14 Aralık 2011 Çarşamba

Platini,Uefa ve Şike




2010 Dünya Kupası elemeleri...Fransa-İrlanda Playoff maçı... Henry'nin elle attığı golle UEFA başkanı Platini'nin Fransa'sı Dünya Kupası'nda!..

2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri...Fransa-Bosna maçı... Bosna yense 1. olup direkt olarak Euro 2012'ye gidecek,Fransa Playoff oynayacaktı.Bosna 1-0 öndeyken Fransa dandik bir penaltıyla beraberliği yakaladı.Pozisyonda faul olmadığı gibi hareket de ceza sahası dışındaydı.Neticede Platini'nin Fransa'sı Avrupa Kupası'nda!..

Euro 2016 da Platini'nin Fransa'sına verildi. Daha önce Fransa'da 2 Dünya,2 Avrupa Kupası düzenlenmesine rağmen...Fransa'nın Euro 2016 organizasyonu için yarıştığı Türkiye'de ise nedense Dünya Kupası da Avrupa Şampiyonası da düzenlenmedi!


En son rezalet geçen gün yaşandı. 7-1'lik Lyon-Dinamo Zagrep maçı... Zagrep'lilerden biri gol yedikten sonra rakip oyuncuya göz kırpıyor,Zagrep defansı bırakıyor ya da göstermelik basıyor.Kaleci daha top ceza sahasına gelmeden yatıyor! İzlemeyi bıraktım,midem bulandı,sinirlerim bozuldu,yıllar önceki Elazığ-Diyarbakır maçı ve İzmir takımı Altay'ın düşmesi aklıma geldi.
Platini'nin ülkesinin takımı Lyon'a sadece 7-1 galibiyet yetmiyordu tabii ki... Ajax'ın da Real Madrid'e farklı yenilmesi gerekiyordu.Ajax'ın buz gibi 2 golünü ofsayt gerekçesiyle vermedi hakem!Real Madrid Ajax'ı 3-0 yendi.
Platini'ye bu maçtan sonra şike iddialarınu soruyorlar:'' Bu maçla ilgili hiçbir şüphem yok'' diyor! UEFA başkanının maçtan hemen sonra sıcağı sıcağına karar vermesi şaşırtıcı gerçekten.. UEFA Fenerbahçe ile ilgili kararı da hemen vermişti.Türkiye'deki gazete küpürlerinden,savcı ile ayak üstü görüşmesinden...Neticede Fenerbahçe'yi masumiyet karinesine aykırı olarak mahkumiyet karinesi ile mağdur etti UEFA... FB'yi mahkum eden UEFA,aleni şike yapan Lyon'u mahkum edecek mi? Hiç sanmıyorum, Lyon Platini'nin takımı,kollanır.Çifte standartlı UEFA'dan bu beklenir.


Hukuka da Fransız olan Platini,Fenerbahçe'yi kesinleşmiş yargı kararı olmadan peşinen mahkum ederken ülkesinin takımı Lyon'u şike yapılmamıştır diyerek peşinen savunuyor.Bu maçı araştırın,soruşturun, yapamıyorsanız bizim özel yetkili gazeteci Mehmet Baransu'yu, özel yetkili savcıyken özel yetkili milletvekili olan Şamil Tayyar'ı,her boka ROK'u gönderelim!


Yukarıda saydığım olaylarda talih kuşlarının hep Platini'nin Fransa'sına ve Fransız Lyon'a gülmesi tesadüf mü?!




Bir değil iki değil üç değil bu Platini'nin vukuatları,yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Futbolda organize çete varsa en büyük organize çete UEFA'dır.Şikeci varsa şikecinin ağababası Mösyö Platini'dir.




Platini,Fenerbahçe'yi protesto ederseniz,dava açarsanız şunu şunu yaparım diye tehdit ederek en doğal hak olan dava açma hakkını,en demokratik hak olan protesto hakkını bile tanımıyor.Dedik ya hukuka Fransız,demokrasiye de Fransız Platini,aynı lideri Sarkoyz gibi...
Fenerbahçe'nin,doğal olarak Türkiye'nin bu kadar açık bir haksızlığa uğraması karşısında UEFA Asbaşkanı olan Fenerbahçeli Şenes Erzik ne yapıyor?Hiçbirşey yapamıyorsa istifa etmek de mi aklına gelmiyor?Nedir bu koltuk,makam aşkı,doymadın mı?Başkan olamayacağın belli, ömür boyu UEFA Asbaşkanı olarak mı kalacaksın?


Nato bitti,Amerika bitti,AKP bitti,şimdi sıra UEFA'ya mı geldi diyecek ailem,başın belaya girecek,kimse sana iş vermeyecek diyecek,belki bu yazdıklarım silinecek,belki blog şifrem değişecek giremeyeceğim ama kendim yazıp kendim okusam da yazmaya devam edeceğim.Vicdanımdan taşanları durdurmam mümkün değil. Fuzuli'nin dediği gibi: ''Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil.''


Arda Girgin


Not:Bu satırlara sakın fanatik bir Fenerlinin hezeyanları demeyin,bu satırların yazarı Beşiktaşlıdır.Ama bu mesele Beşiktaş,Fenerbahçe,Galatasaray meselesi değildir.Bir Türk takımı Fenerbahçe'nin,Türkiye'nin hakkının,hukukunun yenmesidir. Lütfen herkes taraftar gözlüğünü çıkarsın,zerre kadar vicdanları varsa FB'ye oh olsun mantığıyla hareket etmesin.Yarın aynı haksızlık kendi takımlarına yapıldığında şikayet etme hakları olmaz.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Dersimiz Dersim,Tarihimizle Yüzleşelim!




Dersim tartışması durup dururken CHP'li bir milletvekili tarafından açıldı.AKP ise doğal olarak bunu CHP'yi ve Atatürk'ü suçlamak için fırsat olarak bildi.Bu gündemin üstüne balıklama atladı.

Yandaki fotoğrafta gördüğünüz kişi; isyanın elebaşısı,o zamanın teröristi,idam edilen Seyit Rıza...

Ben Dersim olayı ile ilgili birçok kitap okudum,Dersim'i iyi çalıştım.

1935 yılında Tunceli vilayeti kuruldu.O vilayetin ve bölgenin eski ismi Dersim'di.

''1936 yılının ilk aylarından başlayarak Tunceli ilinde reform uygulamalarına ve yoğun inşaat çalışmalarına girişildi.Bir yandan yollar açılmaya,köprüler yapılmaya,okullar,karakollar inşa edilmeye;diğer yandan da vilayet idare ve adliye teşkilatında reform yapılmaya başlandı.Kısacası,yeni adı Tunceli olan Dersim yöresi halkını kalkındırmak için uğraşılıyordu.Bu kalkınma atılımı seyyid,ağa,bey takımının hiç hoşuna gitmedi.Onlar üretmeden tüketmeye,hırsızlık ve soygunlarla yaşamaya,cahil halkı sömürmeye alışmışlardı.İlkel düzenlerinin bozulacağını anladılar ve kalkınma çalışmalarına karşı önce pasif direnişe geçtiler.''(Bilal N. Şimşir-Kürtçülük II-s:395-396-397)

Daha sonra köprü yıktılar,telefon kellerini kestiler,jandarma birliğine pusu kurdular.Karakolları,Jandarma bölüklerini bastılar.

En sonunda hükümete ültimatom göndererek Dersim'de jandarma bulundurulmaması,yeni köprüler inşa edilmemesi,bölgede yeni bir idari gücün kurulmamaması,silahların ellerinden alınmaması ve vergilerini hükümetle yapacakları müzakerelerde elde edilecek sonuçlara göre ödenmesine izin verilmesini istediler.


Dönemin Apo'su Seyit Rıza ve aşireti şimdiki PKK gibi bölgenin kalkınmasını,gelişmesini,ilerlemesini istemiyordu.Devlet otoritesini tanımıyor,askere gitmek,vergi vermek istemiyordu.Osmanlı'dan kalan ayrıcalıklı,özerk konumlarını korumak istiyorlardı,sorunun asıl kaynağı buydu.


Seyit Rıza,İngiltere Dışişleri Bakanlığına mektup yazarak yardım istemiştir.Mektubun sonunda da Seyit Rıza-Dersim Başkomutanı yazmıştır.Bu bile Seyit Rıza'nın ihanetini ortaya koymaya yeter.


Atatürk'ü suçlamak yetmedi,şimdi Dersim Harekatına katılan manevi kızı,Türkiye'nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen'i suçluyorlar.Sabiha Gökcen'e katil diyorlar,onun adının havaalanından silinmesini istiyorlar.Dünyada bir harekata katılan uçak pilotunu katillikle suçlayan tek ülkeyiz herhalde!Atatürk harekat sırasında uçağın düşürülmesinden çok korkmuştur ve Sabiha Gökcen'e kendini koruması için kendi silahını vermiştir.Sabiha Gökçen anılarında keçileri bile bombaladıklarını itiraf etti diyorlar bi de...Sabiha Gökçen'in Oktay Verel tarafından kaleme alınan anılarını okudum,orada Dersim harekatını pek fazla ayrıntıya girmeden anlatır Sabiha Gökçen ama kitapta böyle bir ifade yok.(Atatürk'le Bir Ömür-Sabiha Gökçen)


CHP yavaş yavaş bir redd-i miras anlayışına doğru gidiyor.Mustafa Muğlalı'nın isminin kışladan kaldırılmasını istedi Kılıçdaroğlu,kaldırıldı.Şeriatçılar ve Kürtçüler çok memnun oldu!Mustafa Muğlalı olayını daha önce anlatmıştım.http://bihaberport.blogcu.com/mustafa-muglali-olayi-ve-kilicdaroglu/8781816 Şimdi de Atatürk'ü ve CHP'yi karalayan Dersim tartışması CHP'li olmadığını söyleyen CHP milletvekili tarafından üstelik Atatürk'ün öldüğü 10 Kasım'da Fettullahçı Zaman Gazetesi'nde çıkan röportajla açıldı!Bu milletvekiline sadece kuru bir uyarı yapılırken bu milletvekilini eleştirenlere disiplin yolu açıldı!Yeni CHP ile söylenecek çok sözüm var ama bu yazının konusu değil.


Dersim'izi iyi çalışalım,tarihimizle yüzleşelim! ama tarihle yüzleşme safsatası altında Atatürk'ü,Cumhuriyet'i tarihi ters yüz ederek karalamayalım.


Bu konu ile ilgili tavsiye kitaplar:
Atatürk'le Bir Ömür-Sabiha Gökcen
İsmet Paşa'nın Kürt Raporu-Saygı Öztürk
Kürt İsyanları-İsmet Bozdağ
Kürtçülük II-Bilal N. Şimşir

Arda GİRGİN

28 Ekim 2011 Cuma

Türkcan Seni Unutamam









Türkcan seni anlatmaya nereden başlasam,sözcükleri nasıl toparlasam,cümleleri nasıl sıralasam?


İlkokulda sınıf arkadaşım,alt komşumdun.Sonra aynı mahallede başka bir eve taşınmıştınız.Birbirimizin evine gidip gelirdik ders çalışmak için!Ben tembeldim,benim derdim ders çalışmak değildi,derdim oyun oynamaktı,oyun oynayacağız diye dört gözle beklerdim bizim eve geldiğin zaman... Bizim dar ve uzun koridorda futbol oynardık.Rövanşını sizin evde yapardık,basket de oynardık.Okey taşlarını futbolcu yapıp futbol oynatırdım ben hatırlar mısın,sana da öğretmiştim,ben yavaş ve aheste oynarken sen okey taşıyla bam diye vururdun bilyeye,gol attım,yendim derdin. Ne atari vardı o zaman,ne Playstation,ne bilgisayar,tek oyuncağımız bunlardı işte...

Sizin evin dibindeki Kız Meslek lisesine de giderdik futbol oynamak için... Sana hep boş kaleye gol attığın için beleşçi derlerdi ilkokulda... Seninle top oynarken ettiğimiz kavgaları bile özledim,bir kere top oynarken kavga ettiğimizde;uzaktan akrabalığımız bile var bizim bunla demiştin,hiç unutmam.Uzaktan akrabalık değildi ama şöyle bir yakınlık vardı aramızda:Annesi Nesrin teyze,rahmetli anneannemin komşusuydu,annem ve rahmetli anneannem küçüklüğünü bilirdi annesinin...

Neyse,kavga demiştim, senle dershane servisinde ettiğimiz kavgaları bile özledim,küs duramaz hemen barışırdık,sen küs durmayı sevmedin,servisten eve doğru giderken benim gönlümü alırdın,barışırdık.

Dershane,servis demişken aklıma geldi birkaç sefer rahmetli baban Yakup amca arabayla götürmüştü bizi dershaneye ilkokul 5. sınıfta... Çok severdim onu da şeker gibiydi,espriliydi... 5 yıl öne kaybetmişsiniz,duyunca çok üzülmüştüm,öldükten 1 yıl sonra öğrendiğim için başsağlığı dileyemedim,acını tazelemek istemedim.Bu yüzden hala mahcubum sana karşı...

Servis dedik,5. sınıftaydık,hani ben ilkokula servisle gidiyordum,birgün sen de misafir olarak bindin servise,sonra bana sen niye servisle gidiyorsun,evin yakın,birlikte yürüyelim dedin,ben sonra servisten ayrıldım,çantam ağır geliyordu o yüzden servise biniyordum ama senle konuşa konuşa eve kadar yürürken zaman da çabuk geçiyordu,yol da çabuk bitiyordu,çantanın ağırlığını da hissetmiyordum.

İlkokuldayken birgün sizin evde doğum gününü kutlamıştık hatırlıyor musun? Ben,sen,Rauf,sadece 3 kişiydik ama çok eğlenmiştik.

Yine aynı senelerde bizim evin aşağısındaki kahvede FB-BJK maçını izliyorduk.O zaman maçları Cine 5 veriyordu.Ben Beşiktaşlıyım,sen Fenerliydin.Maç O-O'ken son dakikada Sergen bir frikik atıyordu hani,çocukluk arkadaşım Burak'la 50 kuruşuna iddiaya girmiştiniz.Sen atamaz demiştin,Sergen golü atmıştı.Belki de tek borcun o 50 kuruştu,çünkü sen kimseye borçlanmazdın.Yine öldüğün gün de bir Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi vardı,ne yazık ki izleyemedin!



Rauf,Beşiktaş-Fenerbahçe demişken hani Rauf'la beni bir günlüğüne Fenerbahçeli yapmıştın okuldan eve dönerken hatırlar mısın,seni kıramamıştık olduk demiştik.Eve dönünce düşündüm,bunun ne kadar mantıksız olduğunu anlayıp Beşiktaş'a geri döndüm.Yarım saatlik bir Fenerbahçeliliğim var sayende...



İlkokul andacında sanık sandalyesi diye bir bölüm vardı hatırlarsın;senin suçun orada ikametgah değiştirmekti,benimkisi karate yapmak... Andaçta benimle ilgili;''Aramızda kalsın ama size tavsiyemiz sinirliyken yanına yaklaşmayın.Çünkü böyle anlarda kafa veya kolla kurtulmak mucizedir'' diye yazmıştın.





Yıllar sonra ilkokul arkadaşlarıyla toplandığımızda görüşmüştük,Güzelyalı'dan,İnciraltı'na,oradan Alsancak'a baya gezmiş,eğlenmiştik.Dönüşte senin arabada çantamı unutmuştum.Telefonumun şarjı bittiği için cep telefonunu da kaydedemiştim.Andaçtan buldum ev telefonunu,biz ilkokuldayken cep telefonu yoktu malum... Evin yakın zaten gittim hemen aldım.



Ondan sonra bir de yine ilkokul arkadaşlarıyla toplanıp İnciraltında kahvaltıya gitmiştik birlikte...Ondan sonra bir daha görüşemedik ne yazık ki!..



En son seni Güzelyalı'da bir kafede görmüştün,yanında kız arkadaşın olduğun için çekindim,yanına gitmedim.Nereden bilebilirdim ki son görüşüm olacağını? Bilseydim yanına gelmekle kalmaz,bıktırana,sen beni kovana kadar son kez uzun uzun geçmişten,anılardan... konuşurdum.





Her ölüm erken ölümdür der şair Cemal Süreya,senin ölümün baya erken oldu be Türkcan,kalleşçe,kahpece,şerefsizce bir kurşunla...Ah Türkcan ah!



Andaçta senin için yazıldığı gibi;''Senden ayrılacağımıza asla üzülmüyoruz çünkü sen bizim kalbimizde ve gönüllerimizde hayat boyu yaşayacaksın.Sen unutulup gidecek biri değilsin.''



Şimdi ben Kız Meslek lisesinin,sizin evin oradan nasıl geçeceğim Türkcan,Kız Meslek Lisesine oy kullanmaya giderken bile ayaklarım geri geri gidecek,ah Türkcan ah!..



Önce Hasan Berk gitti genç yaşta trafik kazasıyla aramızdan,şimdi de sen...





Bu satırları yazmak için gözyaşlarımın kurumasını bekledim,gözyaşlarım bu satırların sonunda tekrar sel oldu.Toprağın gözyaşlarıyla ıslansın ,toprağın bol olsun...Yakup Amcaya ve Hasan Berk'e selam ve sevgilerimi ilet.Nur içinde yat.






28 Ağustos 2011 Pazar

Tiyatro Aşığı Bir Adam!

Bir adam Londraya gider ve cebinde sadece bir tiyatro bileti alacak kadar para vardır.Cebindeki son parasıyla bir tiyatroya bilet alır.O oyunu dikkatle,keyifle izler.



Tiyatro oyunu biter,oyuncular,seyirciler herkes gider, birtek o kalır,koltuğunda bekler.Temizlikçi gelir, salonu boşaltması gerektiğini söyler.O,temizlikçiye ısrarla patronla görüşmek istediğini söyler.Temizlikçi onu patrona götürür.




Patrona burada kalmak istediğini söyler,kendisine bir iş vermesini ister.Patron da ona kitaplığı yarım saatte temizlersen seni işe alacağım der.10 dakika içinde temizliği bitirir,işe alınır,fakat kalacak yeri yoktur.Tiyatro sahibi ona kütüphane temizliği görevi verir ve ona kütüphanede kalmasını söyler.Bu tiyatro ve kütüphane onun hayatını değiştirir.




Bu tiyatro sevdalısı adam ,16. yüzyılda yazdığı tiyatro oyunları hala oynanan,eserleri güncelliğini koruyan dünyaca ünlü İngiliz şair ve yazar William Shakespeare'dir.

Arda GİRGİN

Ramazanlık-Bayramlık Bektaşi Fıkraları



















Elimde Sedat Gezer'in En Güzel Bektaşi Fıkraları isimli kitabı var,Kar Yayınlarından çıkmış.Keyifle bir solukta okudum,tekrar tekrar okuyu14o karaktere sığdırabildiklerimi Twitter'da paylaşıyorum,sığdıramadıklarımı özetleyerek paylaşmaya çalışıyorum.Ben Alevi ya da Bektaşi değilim,Sünni bir aileden geliyorum.Ama kendimi Bektaşi kültürüne yakın hissediyorum.Bektaşiler sofuluğa,softalığa,yobazlığa karşı çıkarlar,onların çelişkilerini yüzlerine tokat gibi vururlar.Dinin şekilci kurallarıyla alay ederler.Şekilci,gösterişçi,özünden uzak bir din anlayışındansa Bektaşinin din anlayışını tercih ederim.Neyse ben sözü fazla uzatmadan,sıkmadan direkrt kitapta işaretlediğm Ramazanlık,bayramlık fıkralara geçeyim.




Bektaşiye sormuşlar:


-Baba erenler,niçin oruç tutmazsınız?-Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok.


-İftara çağırsalar gider misin?


-Aaa... doğrusu ne yapar eder giderim.


-Canım,bu nasıl olur?Allahın emrini dinlemiyorsun da kulların davetine icabet ediyorsun.


-Bunda şaşılacak ne var? Bilirsiniz ki Cenabı Hak merhametlilerin merhametlisidir.Bir eşref saatine gelirse kulların günahını derhal affedebilir.Fakat insanlar böyle midir ya?Onlar,en küçük bir sebepten güceniverirler.Bunun için davetlere derhal icabet etmek gerekir.


*****


Bektaşi ile Hacı Osmanlı,zamanında Ramazanda içki içerken yakalanırlar.Kadı yaptıklarının cezasının ne olduğunu bilip bilmediklerini sorar bunlara.Hacı af diler''şeytana uyduk kadı efendi'' der ve idam cezası yer.Bektaşi'ye sıra gelir ve Bektaşi:''Kadı efendi ben gayrimüslimim,bana oruç farz değildir.''Kadı Bektaşiyi serbest bırakır.Bektaşi kadıya sorar ''Kadı efendi ben de şehadet getirsem müslüman olsam,arkadaşımı da bağışlar mısın?''Kadı efendi düşünür,gavuru müslüman yapmanın ona sağlayacağı sevabı hesap eder ve Hacı'yı da affeder.Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hacı şaşırarak Bektaşiye sorar:''Sen ne biçim adamsın be,bir dinli oluyon bir dinsiz,sende iman yok mu bre münafık?'' Bektaşi:


-Gavur oldum kendimi,müslüman oldum seni kurtardım be.Peki sen ne işe yaradın ulan?


*****




İki müslüman sohbet ediyorlarmış.Biri diğerine tüm Ramazan boyunca hasta olduğundan yakınmış ve sadece bir gün niyetlenebildiğini,diğer günler ne yazık ki hastalığından ötürü oruç tutamadığını söylemiş.Bir ara dinleyici konumunda olan Bektaşiye de sormuş,''Erenler sen kaç gün oruç tuttun?


-''Ben de rahatsızdım,arkadaştan bir gün eksik tutabildim ancak.


*****


Bayramlaşmaya gelen Bektaşi'nin eline bir şeker tutuşturarak onu başından savmaya çalışan konak sahibi,şeker de bedavaya gitmesin diye Bektaşi'ye sorar:


-''Erenler gece bir rüya gördüm yorumlar mısın?''


-''Anlat bakalım.'-''Geniş bir düzlükteyim.Harman yeri mi desem,bayram yeri mi?Düzlüğün ortasında bir bina.Han mı desem hamam mı?Bilmem ki ne desem?Bahçesinde geniş bir su.Havuz mu desem,deniz mi desem.Yarabbim ne desem?Başımın üstünde bir kuş sürüsü.Turna mı desem,karga mı desem?''Bahşiş alamayan Bektaşi'nin tepesi atar:


-''Anlaşıldı,anlaşıldı.Senin başın belaya girecek ama,akşam mı desem,sabah mı desem?Bugün mü desem yarın mı desem?Bir meteliğe kıyamayan teres,bilmem ki daha ne desem?''


*****


İki softa,ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar.Hoşbeşten sonra,içlerinden biri tuvalete gider.Bektaşi,bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:


-''Senin arkadaşın nasıl bir adam?Bilgisi var mı yok mu?''O da kendini üstün göstermek için ''Bırak şunu,eşeğin tekidir'' der.Biraz sonra öbürüne de aynı soruyu sorar.Öbürü de bırak şunu,öküzden farkı yoktur der.Akşam olunca iftar sofrası kurulur.Tepsinin üstünde arpa ile samandan başka birşey göremeyen softalar hayretle sorarlar:


-''Bunlar ne erenler?''Bektaşi gülerek cevap verir:


-''Biriniz eşek,ötekiniz öküz.Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?''


*****


Bektaşinin biri ramazanda içki içtiği için yaka paça kadıya götürülür.Çakırkeyif Bektaşi'yi görür görmez kadı:


-''Behey kafir!Bu yaşta hala içiyorsun bu zıkkımı.Utanmıyor musun?Bilmiyor musun haram olduğunu? der.


-''Sırtınızdaki ipek kaftan da haramdır...'' diye karşılık verir Bektaşi.


Kadı:


-''Bunun içine pamuk katarlar.


Bektaşi:


-''Dünyada doğru adam mı kaldı,şaraba da yarı yarıya su katıyorlar.


*****


Bektaşiye bir gün sormuşlar...


Gelse bir dilberi ahu


Olsa Ramazan


Dilberi ahu mu daha iyidir


Yoksa oruç tutmak mı?


Bektaşi:


Fırsatı tepme zinhar


Olur kazası orucun


Olmaz kazası dilberin




*****


Bektaşiye sormuşlar:


-Rakı içer misin?


-Akşamdan akşaaaama...


-Namaz kılar mısın?


-Bayramdan bayrama...


*****


Bektaşinin biri bir Ramazan günü karnını doyururken gören biri laf atmış:


-Baba,ramazan geldi!-Bana ne?


-Sen müslüman değil misin?


-Sana ne


*****


Eskiden zengin konaklarında herkese açık iftar sofraları kurulur,yemekten sonra konuklara diş kirası olarak 3-5 kuruş verilirmiş.Evin uşağı sormuş:Tütün,esrar içme gibi bir alışkanlığın var mı?


-Estağfurullah! demiş softa.


-Eyvallah! demiş Bektaşi.


-Rakı,şarap falan içer misin?


-Neuzübillah! demiş softa.


-Eyvallah! demiş Bektaşi.


-Yemekten sonra kadın,kız,oğlan gibi gönül eğlendirici birşey ister misin?


Softa:


-Neuzübillah!,haşa.


Bektaşi:


-Eyvallah!


Uşak keseyi dağıtmış,Bektaşinin kesesinde bir altın,softanın kesesinde bir akçe varmış.


-Softa saraya dönmüş,paşanın huzuruna çıkmışlar Bektaşiyle.


Softa:


-Bre paşam,olur mu benim gibi dini bütün bir adama bir akçe,bu zındığa bir altın.Herhalde uşağınız bir yanlışlık yaptı.


Paşa:


-Onun içkisi var,sigarası var,hovardalığı var.Ona bir akçe yeter mi?Onun masrafı fazla.


*****


Bektaşinin biri Ramazanda demlenirken mendebur suratlı bir adam laf atmış:


-Be adam,Allahtan kork,sakalından utan,hiç bu mübarek günde içki içilir mi?


-Bektaşi bir sesini çıkarmamış,iki çıkarmamış,adamın sataşmaları devam edince:


-Herif,herif! demiş.Aynayı al da bir suratına bak ulan hele.O kadar sahip çıktığın Allah,bak seni ne hale getirmiş!


*****


Ramazan bayramı arifesine Bektaşi'nin karısı ve çocukları bayramlık diye tutturmuş.Bektaşi sağa sola borçlanarak çarşıya giderken;polislerin bir adamı yaka paça sürüklediğini görmüş,sağa sola sormuş:


-Ne suçu varmış bu adamın?


Cevap vermişler:


-Ramazanı yemiş.


Bektaşi:


-İmanım,ne olurdu ramazanı yiyeceğine bayramı yeseydin?Hem kendi başını belaya sokmaz,hem bizi masraftan kurtarırdın.


*****


Bektaşi meyhanede demlenirken kapıdan kafasını uzatan biri:


-Be adam!,mübarek ramazanda güpegündüz demlenmek ayıp değil mi?


Bektaşi:


-Ramazan o kadar mübarekse,bu kuytu meyhanede ne işi var.


*****


Bektaşinin biri erik yerken bunu gören softanın biri:


-Adama bak yahu,aleni oruç yiyor.


Bektaşi:


-Hayır,oruçluyum,oruç moruç yediğim yok.


-Ağzındaki ne öyleyse?


-Ağzımdaki kuru eriktir,akşama kadar yumuşasın diye ağzımda tutuyorum.


*****


Bektaşinin birini yine oruç yerken yakalamışlar.


Bektaşi:


-Ben yolcuyum,oruç bana farz değil.


-Kırk yıldır bu mahalleden dışarı adımını atmadın,ne yolcusu?


-Ben,bu dünyadan öteki dünyaya yolcuyum.


*****


Bektaşinin biri Ramazanda susamış.Yolda gördüğü ilk çeşmeden kana kana su içerken onu gören biri:


-Hey,içersen orucun bozulur.


Bektaşi duymazdan gelip,suyu içtikten sonra adama dönmüş:


-Buyur imanım,ne söyleyeceksen şimdi söyle.


*****


Adamın biri Ramazanda memleketine giderken yolu bir Bektaşi köyüne düşmüş.Çubuğunu tüttüren ihtiyara takılmış.


-Baba,bu köye Ramazan gelmedi galiba.


Bektaşi,derenin üstündeki derme çatma köprüyü göstererek:


-Evladım,şu köprünün üstünden köyün davarları zor geçiyor,mübarek ramazan nasıl geçecek de gelecek?


*****


Bektaşi Ramazanda elinde iki şişe şarapla gezerken burnu akmış.Yolda gördüğü birine sormuş:


-Sen Bektaşi misin?


-Ne münasebet demiş adam.


Bektaşi elindeki iki şişeden birini uzatarak:


-Öyleyse sana zahmet şu şişelerden birini tutuver de burnumu sileyim.


*****


Bektaşinin birine sormuşlar:


-Ramazan kaç gündür?


-Oruç tutmazsan otuz;tutarsan altmış gündür.


*****


Bektaşinin biri oruç tutmaz,namaz kılmaz,her gece sahura kalkarmış.


Karısı birgün dayanamayıp sormuş:


-Oruç tutmaz,namaz kılmazsın,ne diye sahura kalkarsın?


Bektaşi:


-Namaz ve oruç,farzdır.Sahur sünnettir.Farzı yerine getiremiyoruz diye sünneti de bırakırsak ne yüzle gideriz öteki dünyaya?


*****


Bektaşi Ramazanda oruç yerken mahallenin çocukları taşlamış.Bi de üstüne dolu yağmış.


Bektaşi:


-Allahım,sen de mi mahallenin çocuklarına uydun?


*****


Bektaşinin biraz borcu varmış,bir türlü ödeyemiyormuş.Ramazan dileklerin kabul edildiği aydır,ne dilersen verilir demişler.Bektaşi camiye gitmiş.


-Allahım,evine ilk defa geliyorum.Beni mahcup etme.Ben öteki kulların gibi günde beş defa kapını çalacak yüzsüzlerden değilim.Borcumu ödeyecek kadar para ihsan et,seni bir daha rahatsız etmeyeyim.


*****


Bektaşi,nasılsa teravih namazına gitmiş.Namaz sırasında ''Biz Nuh'u gönderdik'' ayetini okuyan hoca,arkasını hatırlayamamış.


Bektaşi:


Ya rabbi!,Nuh gelmiyorsa başka birini gönder de,kurtar bizi bu güç durumdan.


*****


Bir iftar davetinde davetliler kendi aralarında konuşuyorlarmış.İçlerinden birisi:


-Her sene ramazanda orucu eksiksiz tutardım.Bu yıl bir gün kaçırdım deyince Bektaşi:


-Tasalanma imanım,onu da biz tutuverdik.


*****


Birgün Bektaşiyi oruç yedin diye kadıya çıkarmışlar.Kadı:Oruç yemişsin öyle mi diye sorunca Bektaşi:


-Valla kadı efendi,11 ay aç gezerim kimse ne yedin diye sormaz,bir gün karnımı doyuracak oldum,sizin karşınıza çıkardılar.


*****


Bektaşiye sormuşlar:Erenler,Ramazan geldi gidiyor,bari kendisini memnun edebildin mi?


Bektaşi:


-O kadar memnun oldu ki,seneye 10 gün erken gelecek.


*****


Ramazanda içki şişesiyle yakaladıkları Bektaşiyi,Bektaşilere ettiği zulümle ünlü 2. Mahmutun karşısına çıkarmışlar.Padişah:


-Göster bakalım elindekini demiş.


Bektaşi boş elini uzatıp göstermiş.


Padişah:


-Öbür elini göster.Bektaşi şişeyi cüppenin altında bir taraftan öteki tarafa geçirmiş,diğer elini göstermiş.Padişah:


-İki elini birden göster.


Bektaşi hemen geri giderek şişeyi sırtı ile duvar arasına sıkıştırmış.İki elini birden padişaha uzatmış.Padişah:


-Şimdi de bana doğru iki adım yürü bakalım.


Bektaşi:


-Halt etme Mahmut!Bana şişeyi kırdırtacaksın.


*****


Bektaşinin biri bir ramazanda camiye gitmiş.Yanındaki adam namaz kıldıktan sonra duaya başlamış:


-Allahım ayaklarım tutmuyor,ayaklarıma derman ver,gözlerim görmüyor,gözüme fer ver,ellerim tutmuyor,elime güç ver,kulaklarım duymuyor,kulaklarıma ses ver.En sonunda Bektaşi dayanamamış.


-Be birader,Allah seni onarıncaya kadar yenisini yaratır.


*****


Bektaşi Ramazanda nargile içerken polis kahveye girmiş,sormuş:


-Sen müslüman değil misin efendi,Ramazan günü nargile fokurdatırsın.


-Elhamdülillah Müslümanım demiş Bektaşi.


-Ne zamandan beri Müslümansın?


-Kalubeladan beri


-Kalubela ne demek?


-Bunu bilmeyecek ne var imanım! Kalu ben,bela sen!..


Not:Kalubela,İslamiyette Allahın bütün insanlara ben sizin Rabbiniz değil miyim diye sorması ve evet cevabı alması.Kalubeladan beri Müslümanım demek ruhum evet dediğinden beri Müslümanım demektir.Kalubela,evet dediler demektir.(A.G)


*****


Bir iftar davetinde zayıf mı zayıf,kuru mu kuru bir imam,karşısında 2 şişman Bektaşiyi görünce:


-Bu dünyada orucu yer,kafayı çeker,namazı es geçer,iftarı kaçırmaz,şişmanlarsınız.Ahirette o gövdenizin nasıl yakılacağını merak ediyorum.


Bektaşilerden biri:


-İmanım düşündüğün şeye bak.Yarın zebaniler bizi ateşe attıklarında ateş puf diye söner,ateşi yeniden yakmak için siz kuruları bizim altımıza koyarlar.Tabii siz hemen yanacağınızdan ,sizin narınızla biz de yanarız.


*****


Mahalleli bir ramazan gecesi mübarek ramazanın bitmesi nedeniyle üzüldüklerini söylüyormuş.


Bektaşi:


-Siz onu külahıma anlatın,öyle olsa Ramazan bitti diye bayram eder miydiniz?


*****


Bir Ramazan bayramında Bektaşiye sormuşlar:


-Baba,sen kaç gün oruç yedin?


-45


-Yahu demişler,Ramazan zaten 30 gündür.Onbeşi nereden çıkardın?


-Onu da gelecek seneninkinden veresiye yedim.


*****


Nasıl olmuşsa olmuş,bir keresinde bayram Ramazanın 29. gününe rastlamış.Ramazan da 28 çekmiş.Bu durumdan hoşnut olan Bektaşi:


-Ha şöyle,her yıl bir gün geç gel,bir gün erken git ki;itibarın artsın.


*****


Bir bağ bozumu zamanında Bektaşi, pekmez kaynatmakta olan bağcıya:


-Bereketli olsun demiş.


Bağcı:


-Allah razı olsun.Boş kabın varsa sana pekmez ikram edeyim.Bektaşi bağcının maşrapasına uzanmış.


-Hele sen doldur,hak kabını yaratır.


Bağcı doldurmuş,Bektaşi bir dikişte içip maşrapayı yeniden uzatmış.


Bağcı:Ben seni oruçlu sanarak,''kabın var mı'' diye sormuştum.Oysa sen şu mübarek günde pekmez içerek oruçlu olmadığını gösterdin.


Bektaşi:


-Erenler,ben yolcuyum,oruç bana farz değil,hele bir daha doldur.


Bektaşi yine bir dikişte bitirip maşrapayı uzatınca,


Bağcı:


-Dedem,bu kadar pekmez içilmez,yüreğin yanar.


Bektaşi:


-Doldur erenler,doldur.Kimin yüreğinin yandığını Allah biliyor.


*****


Eskiden yemek ortaya gelir,herkes aynı kaptan yermiş.11 ay aç gezip Ramazanda karnını doyuran Bektaşi bir iftar sofraasına oturmuş.Her yemek bittiğinde sünnettir diyerek,ekmeğiyle sahanın dibini sıyırırmış.Yemek sonunda tatlı gelince,misafirler yemeği bırakıp tatlıya başlamışlar.Tatlının bitmekte olduğunu gören Bektaşi,tatlıyı yemeye başlamış.Davetlilerden biri:


-Erenler sünneti ihmal ettin.


-Farzın yanında sünnetin hükmü olmaz.


*****


Bektaşinin biri ramazanda çubuğunu tüttürürken,polis karşısına dikilmiş.


-Ulan,sen ramazanda nasıl elenen tütün içersin? diye kükremiş.


Bektaşi:


-Aman,iyi ki uyardınız,yoksa orucum bozulacaktı.


*****


Ramazanda içki içen Bektaşiyi Kadıya çıkarmışlar.


Kadı:


-Şu başındaki sarıktan da mı utanmıyorsun,ramazanda oruç tutmadığın gibi bir de rakı içmişsin?


Bektaşi başındaki sarığı hemen çıkartıp cüppesinin altına yerleştirirken kendini şöyle savunmuş:


-Affedersiniz,bir daha sarık sarmam efendim.


*****


Bir ramazan günü vaiz:


-Her kim ki,gece uyandığında sıcak yatağından çıkıp Allah rızası için iki rekat teheccüt namazı kılar,Allah ona yarın Cennet'te,bir eli doğuda,bir eli batıda,başı kuzeyde,ayakları güneyde,dilberler dilberi bir huri ihsan edecektir.


Bektaşi hemen ayağa kalkmış.


-Vaiz efendi,vaiz efendi... Ben dediğin o namazı kılarım ama,o huriyi istemem.Ya ben kuzeyde başıyla ilgilenirken biri gelip de güneyde işi bitirirse...


*****


Yine bir ramazanda yine bir vaiz,Cennetin özelliklerini sayarken,orada ayakları yerin 7 kat dibinde,başı göğün 7 kat üstünde,bir kanadı doğuda,bir kanadı batıda bir kuş bulunduğundan söz etmiş.


Bektaşi ayağa kalkmış.


-İşte olmadı hocam.Kuşun enini boyuna uyduramadın,yürüt bakalım bu kuş nereye gidecek?


*****


Bektaşi'ye sormuşlar:


-Orucu mu seversin,namazı mı?


-Orucu.


-Nasıl olur?


-Çünkü oruç yenir.


*****


Bir bayram öncesi cebi delik bir Bektaşiye:


-Ramazan çıkıyor erenler demişler.


Bektaşi:


-Ramazanın çıktığına yanmam,bayramın geldiğine yanarım.


*****




Bir Ramazanda vaiz:


-Enfiye çekmek mekruhtur.


Hocanın burnunun enfiye ile dolu olduğunu gören Bektaşi:


-Hoca efendi,hoca efendi,ağzın söylüyor ama burnun inkar ediyor.


*****


Bektaşinin birini Ramazanda oruç yediği için hapse atmışlar.Hapishanede pencere kenarına oturmuş etrafı seyrederken dışarıda karpuz yiyen bir adam görmüş.


-Hey imanım! At o karpuzu elinden,gören olursa yanımda alırsın soluğu.


-Ben müslüman değilim demiş adam.


-Aman,dininin kıymetini bil öyleyse,Müslüman olmadığın için,bir ye de bin şükret!


*****




Bektaşiye sormuşlar:


-Ramazan geldi.Oruç tutacak mısın?


-Hele bir düşüneyim,bayrama kadar vakit var.


*****


Bektaşiye sormuşlar:


-Ramazanı nasıl geçirdin?


-Valla öyle bir geçirdim ki,bayram şaşakaldı.


*****


Bektaşinin biri nasıl olmuşsa oruç tutmaya karar vermiş.Vakit öğleyi geçince,mutfakta tıkınmaya konulmuş.Oğlu:


-Kim o mutfaktaki demiş.


Bektaşi:


-Kim olacak,senin baban olacak miskin herif,kendi ekmeğini çalıntı mal gibi herkesten gizli yemek zorunda kalıyor.


*****


Bir ramazanda birini oruç yedi diye dövüyorlarmış.Bektaşi sormuş:


-Bu fakiri niye dövüyorlar.


-Oruç yemiş de onun için demişler.


-Yahu ne iyi etmiş de yemiş,keşke birileri çıkıp şu 5 vakit namazı da yese...


*****


Mahallenin imamı,Çamlıca tepesindeki bir Bektaşi tekkesini ziyaret etmiş.Bektaşi içtiği rakıyı imama da ikram etmek istemiş.İmam:


-Tüh utanmaz herif!Ramazanın geldiğini duymadın mı?Günah işlemekten korkmaz mısın sen?


Bektaşi dede:


-Ben 70 yaşındayım,şu tepeyi zoru zoruna çıkıyorum.1300 yıllık Ramazan nasıl çıkacak da buralara gelecek?


*****


Cemalettin efendinin şeyhülislam olduğu yıl Ramazan 29 çekmiş.Ertesi yıl da bir hesap hatası yapılarak 28 gün tutulmuş.Bu durumdan hoşnut olan Bektaşi,şeyhülislamı ziyaret etmiş.


-Efendi hazretleri,Allah sizi başımızdan eksik etmesin,Allah size 27 yıl daha ömür versin ve bu makamdan ayırmasın


Şeyhülislam,niçin böyle dua ettiğini sormuş.


-Efendim,ayağınız uğurlu geldi.Geçen yıl ramazanın bir,bu yıl iki gününden kurtulduk.Siz bu makamda kalırsanız,yılda birer gün hesabıyla 27 yıl sonra bu mübarekten kurtuluruz.


*****


Bektaşi Ramazan günü aldığı pideyi koklaya koklaya gelirken görenlerden biri:


-Ne ettin erenler,orucun sakatlandı.


-Bunda korkulacak birşey yok demiş Bektaşi.Ben her sene onu sakatlarım;o gün sektirmeden ertesi sene yine gelir.


*****


Bektaşinin biri bir ramazan günü,her nasılsa,mahallesindeki mescide gidip bir iki yatmış kalkmış,selam verip kalkıyornuş ki;yanındaki softa;


-Öyle namaz olma;usulü erkanıyla yeniden kıl demiş.


Bektaşi yeniden usuü erkanıyla namazı kılınca da sormuş:


-Şimdi kıldığın namaz mı daha hayırlıdır,yoksa önceki mi?


-Önceki.


-Nasıl olur?


-Çünkü o Allah rızası içindi.


*****


Bir ramazan günü vaiz,Cennetteki kevser şarabının rengini,lezzetini,vereceği neşeyi ballandıra ballandıra anlattıktan sonra:


-Ancak,bu şarabı herkes içemez.Bu şarap nefsini dünya nimetlerine kapatmış,günah sayılan geçici lezzetleri tatmamış müminlere elmas ve yakut bardaklar içinde Hazreti Ali tarafından sunulacaktır.


Bektaşi anlamış ki,kendine o şaraptan bir damla düşmeyecek.


-Öyleyse,kendin doldur kendin iç ya Ali!


*****


Bektaşinin birine neden oruç tutmuyorsun diye sormuşlar.


-Yaşlandım artık,gözlerim iyi görmüyor da ondan demiş.


-Yahu!Ne alakası var oruçla gözlerin iyi görüp görmemesinin?


-Olmaz olur mu?Gözlerim görmezse,Ramazan hilalini göremem ki...


-Canım,birisine sorarsın.


-Deli misin imanım? Bu devirde kime inanacaksın?Görmeden gördüm derler,adama boşu boşuna oruç tuttururlar.


*****


Bektaşi ile hoca konuşurken,ramazandan,oruçtan söz açılmış.Hoca:


-Tanrının keremi çoktur.bağışlar ama ben yine korkuyorum,geçen ramazanda birgün orucu kaçırdım.Yarın ahrette sorarlarsa ne cevap vereceğim.O gün Bektaşi,eşinin zoruyla birgün oruç tutmuş.


-Üzülme hocam,o senin kaçırdığın orucu ben tuttum.Eğer ahrette akıllarına gelip de soracak olurlarsa hemen bana haber ilet,ben gelir hesabı düzeltirim.


*****


Yolda rastladığı bir tanıdığı Bektaşiye:


-''Yarın ramazan baba erenler'' demiş.Bektaşi:


-''Aman dur unutmayayım,şunu bir kağıda yazayım hemen.


Bir kağıt bulup üstüne özenle yarın Ramazan diye yazmış.


Sonra bütün Ramazan boyunca kağıdı cebinden çıkarıp okumuş:


-''Yarın ramazan...''


Bayram gelmiş.Bayram topları atılırken Bektaşi:


-Hey mübarek,gelmiş gitmiş de haberimiz bile olmamış.


Arda GİRGİN





















27 Ağustos 2011 Cumartesi

Patrondan Kurtulma Sanatı Filmi İzlenimlerim








Geçen Pazar izlediğim Patrondan Kurtulma Sanatı filmi,oyunculukları ile ince esprileri ile,kara mizahı ve aksiyonu ile mükemmel bir film,gülmekten yerlere yatırıyor,sürüklüyor,bir an olsun sıkılmıyorsunuz.









3 kafadarın kendilerine çok çektiren patronlarından kurtulma istekleri anlatılıyor filmde. Bir tanesinin patronu psikopattır,sürekli fazla mesai yaptırdığı gibi 1 kuruş fazla para vermez,zam yapmaz,terfi ettirmez,ölümcül hasta olan ninesini ziyarete gitmesine bile izin vermez.


Diğerinin patronu babası ölünce işinin başına geçen bir serseridir,iş ahlakı sıfırdır,şirket parasını kumara,kızlara,sefahata harcar ve firmanın emektar çalışanlarını o şişman,bu engelli,göz zevkimi bozuyor diye kovmasını ister ondan,yoksa kendisini kovacağını söyler.


Öbürü ise bir dişhekimi asistanıdır,nişanlıdır, seks düşkünü patronunun(Jennifer Aniston) tacizlerinden bunalmıştır.Genelde bayanlar tacize uğrar işyerinde,film ters köşe yaparak komediyi oradan çıkarmış.


Bu 3 arkadaş barda oturup patronlarından dert yanarken hiçbiri işten ayrılmayı göze alamaz,işten ayrılan bir arkadaşları iki yıldır işsiz olduğunu ve garsonluk işine bile kabul edilmediğini anlatır.


En sonunda patronlarını öldürmeye karar verirler.Tabii bütün planları yüzlerine gözlerine bulaştırırlar.Kiralık katil diye 5000 dolar verdikleri adam onlara sadece akıl vermekle yetinir.


Filmde Amerika'daki siyah-beyaz ayrımına da ince göndermeler var.Patron mağdurları,barda her gördükleri siyahiyi potansiyel kiralık adayı sanıyor,onla pazarlık etmeye kalkıyorlar.


Benim en çok hoşuma giden sahne;3 arkadaş cinayet şüphelisi olarak karakoldayken polislere sorar içlerinden birisi: Anayasanın 4. maddesine göre;bizi burada tutmak için yeterli deliliniz var mı?Polislerden biri:Hayır şu anda yeterli delil yok ama... -O halde serbestiz,özgürüz der ve karakoldan çıkarlar.

İşte masumiyet karinesini çok güzel anlatan bir sahneydi bu,keşke bizim ülkemizde bu masumiyet karinesi mahkumiyet karinesine dönüşmese,aksi ıspatlanana kadar herkes suçsuzdur,aksi ıspatlanana kadar herkes suçludur olmasa!...


Ben bu filme gittim,çok güldüm,çok eğlendim,size de tavsiye ederim.Henüz bir işe girmeden patrondan kurtulmayı öğrendim :)


Arda GİRGİN

18 Ağustos 2011 Perşembe

Yapma Teoman,Bırakma Aman!


















Teoman'ın müziği bırakma kararı alması,gündemi gerektiğinden fazla meşgul etti.Teoman,suya sabuna dokunmayan,mesajı,felsefesi,duruşu olmayan light rock'ın Türkiye'deki temsilcisidir.


Hakkını yemeyelim,Teoman'ın da röportajlarından çıkardığımız siyasi bir duruşu var;yetmez ama evetçi,AKP hayranı,romantik solcu!Dindar!(Barlarda sızıncaya dek içip,olay çıkarıp koruma yumruklayıp korumalardan dayak yiyen adam ne kadar dindarsa)


Bütün bunlardan ortaya karışık,çorba gibi bir Teoman profili çıkıyor.


Türkiye'de,Ortadoğu'da bunca can kırıkları varken Teoman kalbinin kırıklarını aldırıp zırhını portmantoya asmakla meşguldü!


Bir kar tanesi kon dilimin ucuna,bir kar tanesi eriyor ağzımda...


O papatya, seninle kim kalacak ışıklar kapanınca,benden çok uzakta....


E başka,e sonra,daha daha...?


Bütün dünyada özüyle,felsefesiyle muhaliftir Rock müzik,bir mesajı,bir duruşu vardır.Rock müziğin özüne,felsefesine uygun olmayan bir Rock anlayışı hiç olmasın daha iyi,Teoman'ın müziği bırakması kesinlikle bir kayıp değildir.







































































12 Ağustos 2011 Cuma

Can'dır Yücel



Hep doğum günü yazacak değilim,bugün de bir ölüm yıldönümünü yazacağım.12 yıl önce 12 Ağustos'ta aramızdan ayrıldı şair Can Yücel.
1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen2-Gökyüzünde bi bulut3-Bitliste beş minare4-Bir yazlık biri kışlık iki platonik sevgili5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigaraiçilen beyaz duvarı6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü7-Palandökende bi palan, iki döken8-Kostamonu da üç kasto9-Üç fay hattı10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma11-Dünyada mekan12-Ahirette iman13-Denizde kum14-Uzayda yerçekimsizlik15-Bi çuval gazoz kapağı16-Bi kiprit kutusu sigara izmariti17-Onsekiz saç biti18-Biri ingilizce 6 adet küfür19-Yirmi tane boş naylon poşet20-Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht21-Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün22-Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank23-Bi ayakkabı çekeceği24-Üç don lastiği25-İki büyük taş kütlesi 26-Bir adet ağaç gölgesi27-Üç kuş kanadı sesi28-Bi sürü kedi köpek29-Bi marmara denizi30-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci31-Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu32-Çalip çalip kaçılan beş melodili apartman zili 33-Nakit 15 lira34-Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür... şeklinde açıkladığı malvarlığını miras olarak bıraktı.


Atatürk dönemi milletvekili,İsmet İnönü döneminin Milli Eğitim Bakanı,Köy Enstitülerinin mimarı Hasan Ali Yücel'in oğludur Can Yücel.



''Sene 1943.*
Ankara Atatürk Lisesi’nin en pırıltılı iki öğrencisi
-birbiriyle canciğer- devlet bursuyla yurtdışında eğitime gidebilmek için, Milli
Eğitim Bakanı’nın makam odasına girerler. Bakan bakar çocuklara, “sen oğlum,
fazlasıyla hak ettin, gideceksin” der... Sonra öbürüne döner, “sen oğlum,
fazlasıyla hak ettin ama, gönderemem, kalacaksın” der. Çocuklar çıkar
odadan...*
“Kalan” elini cebine sokar, yıllardır biriktirdiği harçlıklarını
“giden”e uzatır, al bunu lütfen, hiç olmazsa amacımı kısmen gerçekleştireyim
der... Kucaklaşır, vedalaşır iki arkadaş.
*
Giden, Gazi Yaşargil.*
Kalan, Can Yücel.


Milli Eğitim Bakanı’nın oğlu!''(Yılmaz Özdil-KPSS-Hürriyet) http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15620973.asp

Lafını esirgemeyen,yeri geldi mi küfürü basan,göte göt demeyi bilen biridir Can Yücel.


Can Yücel,yazılarında göt kelimesini kullandığı için mahkemeye verilir.Can Yücel mahkemede şu fıkrayı anlatır:Bir köyde ateşli bir hasta vardır,kasabadaki doktora götürülür.Doktor fitil verir,köylülere fitili anüsten vermesini söylerler.Köylüler tabii anüs nedir bilmez,koskoca devletin doktorunu aramaya çekinip muhtara haber verirler,muhtar doktoru arar.-Biz ne yapacağımızı bilemedik dohtor bey.Muhtar,köylülere döner:Makattan verin dedi dohtor der.Makat nedir,onu da bilememiş tabii köylüler,bu sefer ihtiyar meclisi toplanmış,yine biri aramış doktoru,çok kızacak doktor çok diye söylenmişler kendi aralarında... Sonunda doktoru arayan köylü,dedim ben size çok kızacak diye,götüne sokun dedi :Can Yücel,ne diyeyim hakim bey,bizim köyde göte göt derler diye bitirir savunmasını ve beraat eder.


Can Yücel'e bir televizyon programında bir öğrenci,soru sormuş olmak için sorar:Hangi takımı tutuyorsunuz? Can Yücel:Valla eşimle ben genellikle benim takımlarımı tutuyoruz.


Yine bir televizyon programında rahmetli Duygu Asena,Nazım Hikmet için kartpostal şairi demiştir.Can Yücel,televizyona bağlanarak Duygu hanım,kart sizsiniz,postal da size girsin diyerek telefonu kapamıştır.



Can Yücel'e sorarlar:Zeki Müren'e niye paşa diyorlar? Can Yücel:Paşalara ibne diyemedikleri için ibnelere paşa diyorlar.



Komünizmle ilgili bir tartışmada Can Yücel'e de fikrini sormuşlar. Can Yücel:Türkiye'de komünist olmak tüzük değil büzük ister.


Bir kadın;Can Bey, sizin hayranınızım der.Can Yücel:Yatalım o zaman.Kadın:Aşkolsun.Can Yücel:Aşk da olacak tabii...


Can Yücel birgün sarhoşken gökyüzüne bakar,Can Yücel'den şairane bir söz bekleyen arkadaşı sorar:Baba ne görüyorsun? Can Yücel:Çok sarhoşum,a.. koyayım.


Can Yücel'in Yeni Türkü tarafından bestelenen Başka Türlü Bir Şey şiiri ile yazıyı bitirirken ışıkla kal Can Yücel diyorum.


BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY


Başka türlü bir şey benim istediğim


ne ağaca benzer, ne de buluta


burası gibi değil gideceğim memleket


denizi ayrı deniz,havası ayrı hava..



bir başka yolculuk dalından düşmek yere


yaşadığından uzun


bir tatlı yolculuk dalından inmek yere


ağacın yüksekliğince


dalın yüksekliğince rüzgarda


ve bir yeni ömür


vardığın çimen yeşilliğince


nerde gördüklerim


nerde o beklediğim


rengi başka tadı başka..

Arda GİRGİN






7 Ağustos 2011 Pazar

90 Dakikanın 25'ini Bitirdim




Yaş 35 yolun yarısı diyor Şair Cahit Sıtkı Tarancı.Şair hesabına göre yolun 3'te birini tamamladım.Feridun Düzağaç bu hesaba itiraz ediyor ve şair çok iyimsermiş diyor F.D. şarkısında.


Ahmet Hakan Ağustosta doğanların doğum günü trajedisini yazmıştı Hürriyet'teki bir yazısında:
''Şöyle mis gibi eylülde ya da mayısta doğsaydım, dünyanın en muhteşem doğum günü partisini verebilirdim.
Fakat benim ve benim gibi ağustosta doğanların böyle bir şansı yok.
Düşünün:
Arkadaşların her biri bir yana dağılmış.
Kimi Bodrum'da, kimi Çeşme'de, kimi dünya turunda, kimi memleketinde...
Kimi arasan telefonu kapalı...
Telefonu açık olanlar da bambaşka âlemlerde...
Kimseyi bir araya getiremiyorsun.
Getirebildiklerinle de hep fazlasıyla eksik, hep fazlasıyla sönük, hep fazlasıyla başarısız bir kutlama ortaya çıkıyor.
Bir ara Twitter'da bu dramdan söz etmiştim.
Temmuz ve ağustos doğumluların hepsi aynı dertten yakınan feryatlarla yaklaştılar olaya.
O zaman ‘Ağustos ve temmuzda doğan zavallılar için bir parti' düzenleme fikri doğmuştu.
Sanırım o fikri yeniden ele almanın vakti geldi''.

Benim doğum günlerim de hep çadırda,karavanda geçti,hiç İzmir'de doğum günü kutlamadım,yazın doğmak,yaz çocuğu olmak böyle birşey herhalde...


William Shakaspeare,''hayat bir sahnedir diyor,insanlar girerler ve çıkarlar''.
Ben bu sahnede hepimizin birer figuran olduğumuzu ve rolümüzün yönetmene bağlı olduğunu,yönetmene sınırsız itaat ile bağlandığımızı ve bize biçilen senaryoyu oynadığımızı,hiçbirimizin son sahnemizi bilmediğini düşünüyorum.

Ben ayrıca hayatı 90 dakikalık bir futbol maçına benzetiyorum.Her dakikayı yıl gibi düşünürsek;kimisi 90 dakikayı tamamlar,kimi uzatmalara kalır,kimi ise maça erkenden veda eder.Ben 25.dakikayı tamamladım bu maçta,dakikalar hızla ilerliyor ve top yuvarlak,ne zaman ne olacağı belli olmaz,hakem de çok adil değil;kimini hiç sebepsiz maçın başında oyundan atıyor.

Hayat yaşla değil yaşamakla anlaşılır diyor Andre Gide.Bence hayatı anlamaya çalışmak beyhude bir uğraştır,anlayamayız ama anlamlandırabiliriz.

Hayat bir define avı değildir,hayatın kendisi bir hazinedir diyor Denis Waitley.Hayattan şikayet edenler,ondan olmayacak şeyler isteyenlerdir diyor Ernest Renan.Bu iki sözün anlamını ve önemini askere gidip gelmesem anlayamazdım.Askerdeyken hayatın hazine olduğunu anlıyorsunuz ve sivilde hayattan olmadık şeyler istediğimizi,gerçekleşmeyince şikayet ettiğimizi çok iyi anladım.Askerlik bu açıdan iyi bir okul oldu bana.Özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu,servet verseler özgürlüğe değişmeyeceğinizi orada iyi anlıyorsunuz.

John Christian'a göre silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat diyoruz.Evet ne yazık ki silgimiz yok geçmişi silemiyoruz,hatalarımızı düzeltemiyoruz.Ancak Bernard Shaw,hata yapılarak geçirilmiş bir hayat,boşa geçirilmiş yaşamdan daha yararlı ve şereflidir diyor.

Ben yılların geçmesini niye kutladığımızı anlayamadığım gibi bir yıl daha yaşlanmamızı,hayatımızdaki bir senenin daha eksilmesini niye kutladığımızı da anlayamıyorum,ayrıca 1 yılı aşkın süredir işsizim,bir yaşıma daha işsiz girmem de kutlanacak bir durum değil!Yıllar geçtikçe de geçmişe özlemim,pişmanlıklarım,keşkelerim artıyor.Ama herşeye rağmen hayat güzeldir,yeter ki anlayalım,anlamlandıralım, kıymetini bilelim.

Not:Özlü sözler için Genç Gelişim Dergisinin verdiği Başarının Şifreleri kitabından yararlandım.




Arda Girgin

5 Ağustos 2011 Cuma

Cumhuriyet Halk Fıkrası








Seçimden önce yazmayayım,eleştirmeyeyim,
yıpratmayayım,AKP'nin ekmeğine yağ sürmeyeyim dedim.Seçimden sonra Twitter'da birkaç şey yazdım,CHP'lilerce CHP düşmanı ilan edildim.Oysa Baykal'ın başında olduğu Atatürk'ün CHP'sine 2007 ve 2009 seçimlerinde gözü kapalı oy vermiş biriydim.

CHP'de Baykal sonrası ciddi bir çizgi değişimi var,Baykal'ın Atatürk milliyetçisi çizgisini terk etmiş,BDP'ye yakınlaşmış durumda CHP,genel af diyor,özerklik diyor,kan kanla temizlenmez,terör silahla çözülmez diyor,Anayasadan Türk kelimesi çıkarılsın diyor,Mustafa Muğlalı'nın ismi kışladan silinsin diyor,BDP ağzı ile konuşuluyor.


Denizciler gitti,Sav'cılar gitti Sezgin'ler geldi, Mustafa Kemal'ciler gitti Gandi Kemal'ciler geldi,budur Yeni CHP'nin özeti.

Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor CHP'de,rotası belli olmayan bir gemi gibi acemi bir kaptanın dümeninde savrula savrula gidiyor CHP.CHP ile uzaktan yakından ilgisi olmayan DSP'liler,Mümtaz Soysal'ın seçime bile giremeyen BCP'sinden insanlar,yetmez ama evetçiler,2.Cumhuriyetçiler,Sorosçular,Kürtçüler,Fettullahçılar paraşütle getirilip milletvekili yapılırken parti için gecesini gündüzüne katan 40 yıllık CHP'liler aday bile gösterilmedi.


Bu sonradan CHP'lilerden Binnaz,ben Türkiye'de şeriat tehlikesi olduğuna inanmıyorum dedi sırıta sırıta,CHP'nin laik seçmenin hassasiyetlerini hiçe sayarak!Ondan sonra tam seçim arifesinde Zincirlikuyu Mezarlığındaki ''Her canlı ölümü tadacaktır'' ayeti sinir bozucu diyerek bu defa dindar seçmeni karşısına aldı,CHP'yi din düşmanı gibi gören,gösterenlere malzeme verdi.
Sonradan CHP'li bir başka PM üyesi Enver,''Ne Mutlu Türküm Diyene'' söylemi otoriter bir anlayış ve talihsizlik dedi.andımız kalkmalı yerine Hrant Dink'in eşinin mektubu okunmalı gibi saçma sapan,CHP tabanına ters gelen şeyler söyledi,bir başka Yeni CHP'li PM üyesi Fettullah Gülen kanaat önderidir,ona karşı çıkan komünisttir dedi! Yeni CHP'den bu sözlerin hiçbirine tepki gelmedi.Habur'dan gelenlerin avukatı,PKK yandaşı Sezgin Tanrıkulu genel başkan yardımcısı ve milletvekili yapıldı.Sonunda seçime gidildi ve Baykal gelsin CHP tek başına iktidar olur diyenler duvara tosladı,fena çuvalladı.Demek ki işine geldiğinizde biz Mustafa Kemal'in CHP'siyiz,işinize gelmediğinde biz yeni CHP'yiz demekle,bir Gandi,bir Ecevit olmakla,içi boş Devrimci Kemal söylemiyle olmuyor bu iş!


Seçimden sonra tutuklu iki milletvekiliye sahip çıkmak adına yemin etmeme kararı aldı CHP,bana göre yanlıştı bu karar,BDP,Sezgin Tanrıkulu çizgisiydi bu,CHP mecliste yemin edip iki milletvekili için mecliste mücadele etmeliydi.Bir karar alındıysa da arkasında durulmalıydı.Başbakan tükürdüklerini yalayacaklar lafından çok geçmeden tükürdüğünü yaladı yeni CHP! İsa Gök gibi sözünün eri,onurlu milletvekili hariç tam kadro yemin etti.Başbakan da CHP diklendi ama dik duramadı diyerek şu Nasrettin Hoca fıkrasıyla alay etti CHP ile haklı olarak:'Kahvede bir masa sohbetinde yeni yemekler bulma fikri ortaya atıldı. Hoca bunu sonuna kadar dikkatlice dinledi ve gayri ihtiyari:- “Ben de bir defa kar ile ekmek yemeğini hazırlamıştım, ama o benim bile hoşuma gitmedi”.


CHP'nin Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında yaşadığı diğer fıkra gibi olayları da ben yazayım(Yürüyen merdivene ters binme,30 Ağustos'ta ve benzeri seremonilerde yaşanan ayağa kalkıp kalkmama tereddüdü,yaz tatilinde askerlik gibi komedilere girmeyeceğim):


1-Kemal Kılıçdaroğlu,referandumda halkı hayır oyu vermeye davet ederken kendisi oy kullanamadı.Böylece söylemleri ile benzeştiği BDP'nin boykot çizgisine gelmiş oldu.İnternette BDP, bilseydik ittifak yapardık açıklaması yaptı diye geyikler döndü.

2-Seçimden önce 29 ilde ön seçim kararı aldılar,Denizli'ye ikinci sıraya kontenjan koydular,bu kontenjanı kullanmadılar,YSK bu kontenjanın kullanılması gerektiğini açıklayıp uyarınca unuttukları(belki de cemaatten korktular) İlhan Cihaner'i aday göstermek geldi akıllarına birden,seçmen baskısıyla!

3-Genelbaşkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu,terör olaylarından sonra açıklama yaptı,partisi arkasında duramadı.Kemal Kılıçdaroğlu,''Herhalde internet ortamındaki kendi trafikleri içinde bir yoğunluk ya da aksaklık oldu. Bizim tavrımız yok'' gibi saçma sapan bir açıklama yaptı.

4-CHP Ankara il başkanı sabah istifa etti,istifası kabul edildi,öğleden sonra yeniden atandı.

Bunların hepsinin fıkradan farkı yok,daha nice fıkralık olay var yeni CHP'de, benim aklımda kalanlar bunlar sadece...Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Halk Fıkrası,Gandi Kemal'in Cumhuriyet Halk Fıkrası oldu.

BDP özerklik ilan ediyor,kriz geliyor,yeni anayasa tartışmaları,şike operasyonu var,bir günde bir düzineden fazla şehit verdik,bay Kemal tatildeydi,tepki duymadık hiç kendisinden! Seçim meydanlarında ben hesap uzmanıyım diye caka satıyordu,Hesap Uzmanları Kurulu kaldırılıyor,ses yok,tepki yok beyefendiden,tükürdüğünü yaladı,yemin etti ya,iyi tatiller,aman tatilinizi bozmayın,iyice dinlenmeyi hakettiniz!Can Ataklı'nın yazdığı gibi yaz uykusuna yatıp, tükürdüklerinizi hazmetmeye mi çalışıyorsunuz?
Arda GİRGİN
http://bihaberport.blogcu.com/mustafa-muglali-olayi-ve-kilicdaroglu/8781816
http://bihaberport.blogcu.com/sav-in-onder-inizi-gitsin-sav-unmayin/9114825

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Kıbrıs Barış Harekatı ve Kaddafi



Ne zamandır rüzgara karşı duran, aykırı bir Kaddafi yazısı yazmak istiyordum,kısmet bugüneymiş.Bu yazının Kıbrıs Barış Harekatının 37. yıldönümüne denk gelmesi iyi oldu.Kaddafi ile Kıbrıs'ın ne ilgisi var diyeceksiniz,anlatayım:




1974 Kıbrıs barış harekatında sözüm ona din kardeşimiz olan,halkı din imanla uyutup,halka dini baskı uygulayıp,dini imanı para olan,emperyalistlerle kolkola olan ülkelerin hiçbiri bize yardım etmezken bize tek el uzatan Albay Kaddafi ve onun Libyası olmuş.4 uçak dolusu silah ve malzeme Türkiye'ye gönderilmiş.Silahların parasını ödemek ve yeni silah almak istediğimizde de sizden para almayız,depolarda ne kadar silah,malzeme varsa hemen gönderelim demiş.Evet Kaddafi Türkiye'ye zor gününde yardım ettiği gibi verdiği verdiği silahların parasını almayı dahi kabul etmemişti.Bu konuda ayrıntılı bilgi için Tufan Türenç'in bir Kaddafi anısı yazısını okumalısınız.http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17115996_p.asp

Kaddafi'den insan hakları madalyası alan başbakan,önce Nato'nun Libya'da ne işi var dedi,sonra Nato Libya'ya girerse Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tescil için gitmelidir dedi(Sanki Libyanın Ugandalılara ait olduğu iddia ediliyordu) En son Nato'nun Libya'ya girmesinde Türkiye öncü olmuştur diyerek,stratejik dış politikamızın ne kadar tutarlı olduğunu dünyaya ilan etti!

Diplomatik ilişkiyi tamamen kestik şu anda Libya ile,zor günümüzde yanımızda olan Kaddafi'yi Libya'nın zor gününde sattık.Kaddafi delidir,eli kanlı bir diktatördür,o ayrı bir mesele,şu anda emperyalizme karşı tek başına kahramanca mücadele ediyor.



Kıbrıs Barış Harekatının 37. yıldönümü bugün,bütün imkansızlıklara rağmen o harekatı yapan,Türkiyeye toprak katan Ecevit hükümetine,şehitlerimize,gazilerimize,Fazıl Küçük'e,Rauf Denktaş'a şükran borçluyuz.Clinton önünde el pençe divan durmakla eleştirilen Ecevit,Amerika'ya,ambargoya rağmen Kıbrıs'a çıkma cesaret, gösterebilmiştir.Haşhaş ekmeyeceksin diyen Amerika'ya ben ekerim karışamazsın diyebilmiştir.Yine Irak savaşına karşı çıktığı için Amerika eliyle,Derviş marifetiyle devrilmiştir.Atatürk'ün,İnönü'nün,Ecevit'in CHP'sinin milli duruşunu Baykal başarıyla,inatla,ısrarla devam ettirmiştir.O da kaset marifetiyle devrilmiştir.Yeni CHP yaratılmıştır,ne yazık ki bu milli çizgiden sapmıştır CHP,dış politikada Onur Öymen,Şükrü Elekdağ gibi milli çıkarları savunan isimler tasfiye edilmiştir. Ecevit'in Clinton karşısında elpençe divan durduğunu iddia edenler keşke elpençe dursa da Ecevit'in yaptıklarının yüzde 1'ini yapmaya yürekleri olsa...Dik durmak,tek karelik bir fotoğrafla olmuyor.Dikleşmeden dik durduklarını ilan edenler ABD istedi diye Türkiye'yi Irak'ta 1 milyon müslüman katliamına ortak yapmaya çalıştılar(3 kuruşluk hibe için kanın pazarlığını yaptılar ABD ile,Bush bunlar at pazarlığı yapıyorlar dedi),ABD'nin Türkiye'nin de içinde bulunduğu ülkelerin sınırlarını değiştirme projesi olan BOP'un eşbaşkanı oldular.(Şu an aynı proje uygulanıyor,Arap baharı dedikleri Arap ülkelerindeki isyanlar da bu planın parçası,Obama sadece emperyalist Amerika'nın makyajıydı.)Bunların danışmanı,ABD'ye gidip,bu adamı kullanın deliğe süpürmeyin dedi.(Şu an bunu yapıyorlar)Libya'yı sattıkları gibi,daha düne kadar kardeş ülke ilan ettikleri,vizeyi kaldırdıkları Suriye'yi de ABD istedi diye sattılar.Kıbrıs'ta daha düne kadar milli kahraman Denktaş'ı çözümsüzlükle suçladılar,şimdi Denktaş gitti,çözümsüzlüğün adresinin Denktaş olmadığı,Rum tarafı olduğu anlaşıldı.Rum tarafı,Kıbrıs'ta Türkün adını,haklarını da askerini, ulusal kimliğini de istemiyor.Türkiye'yi AB minderine çekip,Türkiye'yi AB'ye istiyormuş gibi yapıp,adayı komple işgal etmek,Türkleri adadan tamamen defetmek istiyor,Kıbrıs'ı versek de bizi AB'ye almayacaklar o da ayrı bir mesele... Kimsenin tanımadığı KKTC'nin ayrı bir devlet olduğunu iddia etmemiz de artık sorunu çözmüyor,peki çözüm ne olmalı,Saadettin Tantan da bir ara dile getirmişti,çözüm bence Hatay modelidir,KKTC'yi 82. vilayet olarak Kıbrıs ya da KuzeyKıbrıs adıyla anavatana katmak,Türkiye'yi de tanımayacak halleri yok,tanımazlarsa tanımasınlar,AB,ABD ne derse desin,yeter artık onların dediklerini dinlediğimiz,biraz da onlar Türkiye ne diyor ona baksınlar.


İyi ki doğdun yavru vatan,iyi ki varsın,sonsuza kadar var olmalısın.

Arda GİRGİN


































































18 Temmuz 2011 Pazartesi

APO'ligize



Bu yazı Apo'ya yazılmış bir özür mektubudur!


Sayın Öcalan,

40 bin kişiyi öldürdün,sana sayın,şehitlere kelle dendi.Amerika seni paketledi,kargo ile Kenya üzerinden bize teslim etti,asmayacaksın dedi,adil yargılayacaksın dedi,onu dinledik,asmadık,besledik,seni İmralı'da krallar gibi yaşatıyoruz.Yalnız kalıyorsun sıkılma diye arkadaş da gönderdik yanına,masa tenisi oynuyorsunuz,tavla oynuyorsunuz.Bak Mustafa Balbay'ın,Tuncay Özkan'ın,diğer tutuklanan gazetecilerin,seni sorgulayan paşanın,seninle savaşan paşaların koşulları senden daha kötü,haline şükret! Bir kuş sütün eksik,o da olur inşallah!Ev hapsi istiyorsun,bence sana saray yaptıralım İmralı'ya,Habur'dan gelip davulla zurna ile karşılanan,ayaklarına çadır mahkemesi kurulan teröristlerin bayan olanlarından sana harem kuralım,erkekleri de ayak işlerinde kullanırsın.Yetmez Ama Evet değil mi Apo,pardon sayın Öcalan! Vatan için kurşun yiyen de şereflidir deyip,180 derece dönen Mümtaz'er seni paşa yapmak gerektiğini söylüyor,onu dinlemedik seni hala paşa yapmadık,kusura bakma!Kürt açılımının sonunda inşallah paşa olacaksın,anlaştığını açıkladın zaten devletle,seninle pazarlıklar sürüyor,terörle mücadele süreci bitti,müzakere süreci başladı değil mi Apo?!


Seni dinlemiyorlar galiba Apo,sen devletle anlaşıyorsun,adamların teröre,can almaya devam ediyor,şunların kulaklarını çek de şu terörü bitir be Apo! Devlet diz çökmüş sana yalvarıyor,daha ne yapsın Apo,tek çare sensin,ordu perişan,terörle savaşan komutanlar içeride, teröristlerine dur diyecek bir tek sen varsın,durdurursan paşa olursun!,ne demişti Özal senin için,ne işi var dağda parti kursun,halk desteği varsa başbakan olsun,benim generallerle aramı bozmasın,Özal'ı dinle Apo,federasyonu bile tartışırız demişti!Şimdi bırakın tartışmayı,demokratik özerkliği tek taraflı ilan ediyor senin partin Apo,nereden nereye,ileri demokrasi var memlekette Apo!Daha ne istiyorsun be Apo?!


Saygılarımla.


Evet başlığı İngilizce attım,belki İngilizce konuşup,yazan,İngiliz gibi düşünüp yaşayan,Türk olduğunu iddia edenler birşey anlar diye,gerisini niye İngilizce yazmadın derseniz,İngilizcem ancak başlığa yetiyor,ismim Arda,elimden gelen burda!Hala anlamadılarsa yapacak birşeyim yok!13 şehit de APO'litikleri gaflet uykusundan uyandırmaya yetmemişse,uyumaya devam etsinler,uykularını bölmeyelim.Aziz Nesin'in dediği gibi:

(Bir gün bu memleketin yanağına öpücük, başucuna da bir not bırakıp gideceğim, "Öyle güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım)!"

Arda Girgin